_

14 September 2015

SARIMSAK DOYURUCUDUR...

         Yazmaya başladıktan sonra çocukluğumu daha çok düşünmeye başladım. Unutmamalıyız değil mi çocuk olduğumuz o günleri? Zaten istesek de unutulmuyor ki.

Hatırladıkça gülümsediğim bir anım  geldi bugün aklıma . Çocukluk yıllarımdan kopup gelen bu anımı, bugünüme not düşmek  isterim.


          Anne ve babamızı kaybettikten sonra dört kız kardeş bir evde kalıyorduk. En büyüğümüz onsekiz, en küçüğümüz, yani ben dokuz yaşındaydım. 


Evde her zaman yemek sorunu yaşanıyordu. Çünkü hepimiz okula gidiyorduk ve annemiz yoktu.


Okuldan aç geldiğim bir gün ablama; 

''-Yemek için bir şeyler var mı?'' 
diye sordum. Ablam da bana;
''-Mutfakta ne bulursan''  cevabını verdi. 


          Mutfakta bulduğum, bir baş sarımsak ve bir parça ekmeği alıp, masaya oturdum. Ekmekten bir lokma koparıp, içine bir diş sarımsağı gömüyor ve hoop ağzıma atıyordum. Kısa bir sürede bir baş sarımsağı yemiştim. Küçük ablam mutfağa gelip beni bu halde görünce çok kızıp;

 '' Bu kadar çok sarımsak yenir mi? '' diye bağırdı.


Onun bu kızgınlığına anlam verememiştim. Ağzımda içinde bir diş sarımsak gömülü ekmek lokmasıyla, yarım yamalak konuşmaya çalıştım.


''Niye ki? Ablam mutfakta ne bulursan ye dedi. Ben de sarımsak  buldum'' dedim yutkunmaya korkarak. 


'' Ne bulursan ye dedi diye bir demet sarımsak yenir mi?'' dedi hiddetle.

Ağzımdaki lokmayı güçlükle yuttum. Korkumdan dişlerimi nasıl sıktıysam, sarımsak tadı tüm ağzımı kaplamıştı. Dilim damağım yanıyordu. 


''Niye ki? '' dedim.

Ablam sinirle;
''Niyesi var mı? Tansiyonun düşecek'' dedi.

Gözlerim, sarımsağın ağzımı ele geçiren acısıyla dolu dolu olmuştu.  Defalarca yutkunup, korkuyla ;


''Ablacım tansiyonu ben düşürmem. Düşürmeyeceğim söz  ablacım. '' dedim.


Bilmiyordum ki tansiyon nedir? Afacan bir çocuktum. Evin de en küçüğü olduğum için, oyun oynarken evde sürekli birşeyler düşürüp, kırıp döküyordum. Haliyle ablalarım da bana kızıyordu.

Ben ne bileyim? Ablam öyle kızınca, tansiyonu da yere düşüp, kırılan bir şey sanmıştım.
Ablam önümdeki içleri boşalmış sarımsak kabuklarını hışımla toplarken;

'' Bu kadar çok sarımsak yediğin için, tansiyonun düşecek ve bu gece öleceksin'' dedi.


Masadaki sarımsak kabuklarını ve ekmek kırıntılarını önümden toparlayıp, çöpe attı. Mutfaktan çıktı gitti.

Arkasından bakakaldım. Ablamın dediğine göre çok sarımsak yediğim için  bu gece ölecektim. Çünkü tansiyonum düşecekti. Benim bir tansiyonum mu vardı?  Acaba çok sarımsak yedim diye tansiyonum yere düşüp kırılacak ve ben ölecek miydim?

Saçları tülermiş oyuncak bir bebeğim vardı, kırmızı pabuçlarım da vardı, bir tarafı pembe, bir tarafı mavi battaniyem de vardı. Ama tansiyonumun olduğunu hiç bilmiyordum ki. Acaba tansiyon neydi? 

Ablam ''Öleceksin'' dediğine göre demek ki, tansiyon içimde bir yerlerdeydi.


        Mutfaktan çıkıp, yavaş adımlarla yatağıma gittim. Hızlı hareket edersem tansiyonumun yere  düşüp kırılacağından  ve öleceğimden korkuyordum. 

Sabaha kadar, bütün geceyi  uykumdan uyanıp, ''öldüm mü?'' diye kendimi kontrol ederek geçirdim. Uyanıp sağıma soluma bakıyordum, yatağa düşen bir şey var mı diye. Nefes alıp almadığıma bakıyordum. Derin derin nefes alıp verip, yaşadığımdan  emin olmak istiyordum. Sonra kalbimi dinliyordum. 

Kalbim atıyordu. Kalp atışlarımı duyunca rahatlayıp tekrar uykuya dalıyordum. Sonra tekrar korkuyla uyanıp, yine kendimi kontrol ediyordum. 

          Sağ salim sabaha ulaşınca, ilk işim küçük ablamın karşısına geçip;
 ''- Ölmedim ki!...Ölmedim ki!... '' diye dans etmek olmuştu. 
Ablam dün gece bana söylediklerini unutmuş, şaşkınlıkla beni izliyordu. Gözlerini ovuşturarak;

''Ne ölmesi ya?'' dedi.

Küçük ablamın yanına sokulup, yüzüne nefesimi üfledim;
''Hohh! Bak işte. Nefes alıyorum. Kalbim de atıyor. Bak dinle. Tik tak, tik tak. Ölmedim işte, ölmedim'' dedim. 

''Offff! Uzak dur benden. Çok fena sarımsak kokuyorsun'' diye söylendi küçük ablam.


Dans ederek ablamın yanından uzaklaştım. Çok mutluydum. 

Ölmemiştim.

          
          Sarımsak gördüğünüzde kimsenin aklına böyle güzel bir anı gelmez sanırım...
          Canım ablalarım, birlikte yaşadığımız o minik evi unutamıyorum. 
          Ne kadar da mutluyduk...
          Evimizde her şey azdı.Ama sevgi çoktu. Dört güzel sevgi dolu yürek...

          
           

No comments:

Post a Comment